1. merhaba ben tuhaf bir ismi olan sıradan bir kızım.
    her gün aynı çantayı takarım, saçlarım her zaman yataktan kalktığım gibidir, moda anlayışım kot pantolon, spor ayakkabı ve bir adet tişört/kazak giymekten ibarettir.
    pek güzel değilim, olmaya çalışmak için isteğim ve gücüm de yok.
    yanınızdan on kere geçsem onunda da fark etmezsiniz beni.
    otobüste her zaman cam kenarına otururum, cam kenarları doluysa ayakta dururum. müziği kısık sesle dinlerim, kitap okumaya başlar yol boyu aynı sayfada takılır kalırım.
    yanyana otursak fark etmezsiniz beni.
    sınıfta köşelere otururum, pek konuşmam, cevabını bilsem de sorulara cevap vermeye teşebbüs etmem.
    belki aynı sınıftayızdır ama fark etmemişsinizdir beni.
    yalnızlıktan şikayet ederim ama insanları da sevmem, ufacık şeyleri kafama çok takarım.
    çok şey yapmak isterim ama hiçbiri için güç bulamam.
    içimde bitmeyen bir acıyla yaşarım, anlatmam, anlamıyorlar diye kızarım.
    daha küçüğüm ve haddinden fazla yorgunum.
    tanısanız sevmezsiniz beni.
  2. okul beni çıldırtıyor. 1 haftalık bahar tatilinde dostumun yanına ankara'ya gidip aylardır ilk kez huzurlu 3 gün geçirmiştim ki döner dönmez kendimi sınavlar ve ödevler yığını içinde buldum. 200 sayfa makale okumak, quiz için belgesel izlemek ve bölümümde hiçbir şekilde bana faydası olmayacak olan üstelik ingilizce işlenen türev-integrale çalışmaya çalışıp 5 saat boyunca deftere boş gözlerle bakmak istemiyorum artık. tam kendimi toplayıp çalışmaya devam edecekken gelen sınav sonuçları da neşemi epey arttırdı. artık ortalama altında kalmaktan bıkıp 1 hafta çalıştığım ve iyi geçtiğini düşündüğüm ekonomiden yine ortalama altı bir not almışım.
    zaten asosyalliğin zirvelerinde çoğu gün kantinci hariç bir insan evladıyla iletişime girmeden geçen okul hayatı bir de çabalayıp durmama rağmen salak saçma notlar alınca çekilmez bir işkence oluyor. mutsuzum, yalnızım, artık başarısızım da diyebilirim. hemen hemen her öğrencinin bu sıkıntıları yaşadığını tahmin ettiğim için arkadaşlarımın başını da ağrıtmak istemiyorum ama herkesten farkım gücümü tamamen yitirmek üzere olmam ve her geçen gün elimde tuttuğum "teselli" sayısının azalması sanırım.
    evet içimi döktüğüme göre dönüp 1-2 integral sorusu çözmeye çalışıp başaramayıp ağlayarak uykuya dalabilirim.
  3. ben yine döndüm dolaştım buraya geldim.
    yine bir yazı yatağım ve koltuğum arasında gelip giderek geçiriyorum. yine bol yağlı şeyler yiyip kendime "amaan spora başlayacağım zaten veririm" diyorum.
    yine kotasını ayın 2. haftasında doldurduğum internetimle muhtemelen 3. kez baştan başladığım aynı dizileri dona dona izliyorum.
    yine telefonu yatağıma atıp "bugün bakmıyorum sana" deyip de 1 saat sonra içimde kendime itiraf etmekten korktuğum bir mesaj gelmiş olması umuduyla kontrol ediyorum.
    yine annemin bakkala markete gittiği ve evin boş olduğu o birkaç dakikalık sürelerde bağıra bağıra ağlıyorum.
    geceleri çok güzel şarkılar keşfediyorum, günlerce dinleyip hepsinden sıkılıyorum.
    bir gün sebepsizce mutlu gezip ertesi gün sonsuza kadar yalnız olacağıma inanıp tüm dünyadan nefret ediyorum.
    şu youreads'e bi' bakıyım deyip içimi buraya döküyorum.
  4. büyük bir şehrin merkezi bir ilçesinde oturuyorum, her akşam aynı meydandan çirkin binalar ve kahve önünü mesken tutmuş tedirgin edici bakışlara sahip orta yaşlı adamların arasından eve doğru yürüyorum. kafamı nefes almak için birkaç saniyeliğine göğe kaldırdığımda güneşin pembenin en güzel renklerini etrafa saçarak battığını fark ediyorum ama çirkin binalar tüm zalimlikleriyle ufku kapatmış. bir yerlerde batan güneş görünüyor, bir deniz kenarında birleri o gün batımında huzuru buluyor ama zalim binalar benden günün benim için tek güzel anını çalıyor. o yolu her akşam yürürken tüm binalardan nefret ediyorum.
    bugün umut üzerine düşündüm, yarım kalmış bir şeyler yaşadığım birine dair umutlarım. umut biterse acı da biter, dedi, bir dost. inancım biteli çok oldu umut nasıl biter bilemedim. gönlümün delice istediği ve çabucak kaybettiği şeyin artık gerçekleşmeyeceğine dair tüm varlığım üzerine iddiaya girecek kadar eminim.
    fakat bu iddiayı kaybetmeyi çok isterdim.
    işte böyle bir çıkmaz bugün de canıma batan çirkin binalar arasında.
  5. köşeye sıkışmış hissediyorum.
    kafamdan atamadığım düşünceler, bunları düşünüyor olmanın getirdiği vicdan azabı, yargılanmaktan korkutuğum için kimseye içimi açamamam, çıkış yolu bulamamak ve yuvarlandıkça büyüyen dev bir iğrençlik hissi. hayattan zevk almak için elime bir fırsat geçti sanmışken tam da.
    düşünmeden istediğini yaşamak, detaylara kafa yormamak, kendin olmak ve yalnızca hayattan zevk almak bu kadar zor mu gerçekten? kafamdaki zincirleri bir türlü söküp atamıyorum, belli belirsiz toplumsal ve ailevi baskıları bir türlü boşveremiyorum, huzurlu olamıyorum. çok yoruldum bu sıkışmışlıktan, çok.